top of page
blog.png

İÜPK BLOG

İstanbul Üniversitesi Psikoloji Kulübü

FENİKS GİBİ YENİDEN CANLANMAK

Güncelleme tarihi: 14 Ağu 2023

Feniks, ölümünün yaklaştığını hissetiğinde kendine güzel kokulu dallardan yuva yapar ve güneş ışınlarının o yuvayı kendisiyle birlikte yakmasını bekler. Kalan küllerden ise yeni Feniks doğar. Feniks ınanılmaz güzelliğe sahip olan, kırmızı ve altın rengiyle ateşi anımsatan efsanevi bir kuştur.



FARKLI KÜLTÜRLERDE FENİKS


Feniks kuşu farklı kültürlerde değişik isimlerle ve hikayelerle yer alıyor. Mısır (“Bennu”), Çin (“Feng-Huang”), Japon(“Ho-o”), Rus(“Zhar-ptitsa”), Hint(“Gandaberunda”), Yahudi(“Milcham”) ve İran(“Simurg”) mitolojisinde benzer kuşun hikayeleri var. Türkiye’de “Tuğrul” kuşu olarak da biliniyor.

Çinlilerde “Feng-Huang” imparatoriçeyi, kadın zarafetini ve güneşi, Ruslarda “Zhar-ptitsa” yeni mevsimi, Mısırlılarda “Bennu” ölümsüzlüğü, yeniden doğuşu bolluğu ve bereketi sembolize eder. Hristiyan dünya ise Feniks’i İsa peygamberin yeni doğuşunun simgesi olarak kullanırdı. Bunların hepsinin ilgi çekici hikayeleri ve farklı anlamları var ancak burada Yunan mitolojisindeki Feniksi baz alarak yazıyı devam edeceğim.



HERODOT FENİKS HAKKINDA


Antik Yunanıstan tarihinde önemli yere sahip olan ve “Tarihin Babası” sayılan, Herodot MÖ 5. yüzyılda Mısır’a yaptığı seyahatten sonra orada anlatılan Feniks kuşundan bahsetti. Herodot; Feniks’in tüylerinin kısmen kırmızı, kısmen altın, boyutunun ise kartalınki kadar olduğunu yazmıştı. Herodot’a anlatılanlara göre, Feniks Arabistan’dan Mısır’daki Heliopolis şehrine 500 yılda bir defa, ondan bir önceki Feniks’in cesedini oraya bırakmak için geliyormuş.



YUNAN MİTOLOJİSİNDE FENİKS’İN ANLAMI


Yunanlılar Feniks kuşunun güneşin tanrısı, “Apollo” ile bağlantılı olduğunu düşünüyordular. Ayrıca kuşa verilen isim de yunanca “kırmızı” demektir. Feniks yeniden canlanmanın, dirilişin ve ölümsüzlüğün sembolü olarak görülüyordu. Ayrıca aynı anda sadece bir tane Feniks olabilir bu da ona özellik katarak yalnızlığa mahkum bırakıyordu.



YENİNİN GELMESİ İÇİN ESKİ ÖLMELİ


Bana göre, Feniks hikayenin en can alıcı noktası yeniden canlanmak için kendini yakmasıdır. Paradoksal gibi görünmüyor mu? Yaşamını sürdürmek için kendini katletmek. Ama düşününce çocuğumuzun deneyimlediği bir şey olabilir. Tabii ki kendimizi yakmakla mesaimiz geçmiyor ancak eski davranış örüntümüzü, alışkanlığımızı, ilişkimizi, yaşam tarzımızı, huylarımızı öldürmeden değişim olabilir mi? Genel olarak eski benliğimizi öldürmeden yeni benliğimiz var olabilir mi?


Peki. Kendimizde beğenmediğimiz huyları değiştirmek neden bu kadar zor? Neden beğenmediğimiz ve belki nefret ettiğimiz alışkanlıklardan vazgeçmek bu kadar zor? Bu sorulara Feniks kahkaha atarak gülerdi belki ancak değişmenin insanlar için zor olması bir gerçek. Fransız yazarın, Emile Zola’nın söylediği gibi: “En ufak bir ilerleme bile uzun yıllar acı verici bir olgunlaşmayı gerektirir”. Eski benliğimizi gönüllü olarak öldürmek bizi korkutuyor bir taraftan, ancak diğer taraftan bunu biz yapmazsak benliğimiz çürüyerek yine de ölecek. Yani durum çok da neşeli gibi görünmüyor ama hayatta her şey bize neşe katabilir mi ki?


Yazıyı motive edici sözlerle bitirmek isterim ve bu işi Haruki Murakami’nin “Sahilde Kafka” isimli kitabından uzun iki paragrafı kopyala yapıştır yaparak gerçekleştireceğimi umuyorum.


"Yerine göre kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de ondan kurtulmak için bastığın yeri değiştirirsin. Bunun üzerine kum fırtınası da sana ayak uydurmak için yönünü değiştirir. Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin. Tekrar tekrar sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi aynı şey tekrarlanıp gider. Neden dersen fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş herhangi bir şeyden farklıdır da ondan. O fırtına aslında sensindir. O yüzden yapabileceğin tek şey ayağını fırtınanın içine daldırarak, gözlerini sımsıkı kapatıp fırtınanın içinden geçmektir. Orada muhtemelen ne güneş, ne de ay, hatta ne yön ne de zaman vardır. Orada, kemikleri bile parçalayacak kadar keskin kum tanecikleri gökyüzünde dans eder!İ Sonra sen gerçekten de onun içinden geçip gideceksin. Sonra o kum fırtınası bittiğinde nasıl olup ta onun içinden geçebildiğini, nasıl hayatta kalabildiğini tam olarak anlayamayacaksın. Hayır, o fırtına gerçekten bitti mi bunun bile farkına varamayacaksın. Yalnız tek bir şeyden emin olacaksın. O fırtınanın içinden geçtikten sonra. fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın, artık aynı kişi olmayacaksın. Evet işte kum fırtınasının anlamı bu” (Sahilde Kafka s10-11)

Chinara Karimli









KAYNAKÇA:



335 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

İzafiyet

Yeşil Deniz

Commentaires


  • Instagram
  • iupk logo
bottom of page